На главную
 
Татарское "богоискательство" и пророческий ислам
 
Проблема "вечного двигателя" и ислам
 
Символ веры Насафи
 
Матрица сердца
 
Мактубат
 
Магрифат - познание
 
Накшбандия путь великих
 
Качества суфия
 
КраткРёРНо СЃловарь суфиРНоСЃРєРёС... С‚РμСЂРјРёРЅРѕРІ
 
ЗаказываРNoС‚Рμ РєРЅРёРіРё
 

 

Veliulla Yakupov

  

Hanefi Mezhebi,

onun anlamý ve güncelliði

 

Biz, “Ýslam, bir yaþama tarzýdýr” sözlerine alýþtýk artýk. Ýslami yaþama tarzýný baþka yaþam tarzlarýyla karþýlaþtýrma, bütün ve tam olarak cesiti medeniyet sistemlerine deðer biçme imkanýný saðlamaktadýr. O, dinimizin ve mezhebimizin ülküsünü vasýflandýrmaya daha sarih bir biçim vermektedir. Bu karþýlaþtýrma esnasýnda, toplum insanlarýnýn hayat faaliyetlerini doðrudan doðruya niteleyici ekonomik, ideolojik, kültürel, ile yaþayýþ, aile ve baþka içtimai iliþkilerin özellikleri açýlmaktadýr.

Yaþam tarzý kategorisinin çözümlenmesi sýrasýnda, Ýslamýn hümanistik gücü, genellolarak insanýn hayat  faaliyetlerine uyum veren etkisinin bulunmasý açýlmaktadýr; bir de insanin, özünün tam olarak açýlmasý için gereken sosyal þartlarda bulunan etkilerin toplamý meydana çýkmaktadýr.

Batý toplumu ise maddi (mal) zenginliklerin üretimine meyillidir ki,  bu da ahlaksýz toplumun tabii olmayan ve daha çok tabiiliðe aykýrý olan arzularýný çoðaltmaktadýr.

Böylelikle, hayata yaklasma tarzlarýnýn türlülüðü Batý toplumunu korkutmaktadýr, ortaya çýkmýþ olan kuþku da, Ýslamýn kendisini deðiþtirme, onun hak dinliliðini bozma arzusunu beslemektedir. Bu teþebbüsler, ileride birleþme eðiliminde bulunan iki yönelim üzerinde odaklanmýþ durumdadýrlar. Bir yandan, islami, (son derece nahoþ) sektler kuruluyor ve bu sektleri Ýslamla özdeþleþtirme yoluyla Ýslamý itibardan düþürme amacýyla onlara destek veriliyor. Diðer yandan da, Ýslam “Hýristiyanlaþtýrma” yöneliminde yenilendiriliyor. Hele küreselleþme þartlarýnda, Ýslamýn içine zorla sýkýþtýrýlmýþ bu iki “beþinci kol” gittikçe dayanýþmaktadýrlar.

Buna benzer sürec Rusyada da görülmektedir.

Sonuçlarý tüyleri ürperten 2004 terör hareketleri bizim memleketimizde daðýtýlan ve tutulan Ýslamýn vasfý meselesine tekrar dikkatleri çektirmiþ oldu. Rusya Cumhur baþkaný V.V. Putin bizzat kendisi, temelinde barýþ ve iyilik bulunduran geleneksel Ýslamýn yaþamakta olduðunu bir kere doha dilegetirdi. Bu nasil bir Ýslamdýr? Anlaþýlýyor ki, mezhebý Ýslamdan bahsedilmektedir. Söz konusu Tataristan müslümanlarýysa, onlar için bu  Ebu Hanife mezhebi Ýslamýdýr. Ýþte bunun içindir ki Ýslama karþý radikallar ve ifrata varanlar tarafýnca savaþ ilan edilmiþtir ve  gün geçtikçe bu savaþ ideolojik hücum özelliðini kazanmaktadir. Mezhebe karþý savaþ açan þahýslar arasýnda, Ýslamý yenileþtirmeyi amaçlayan ileri gelen bilginlerin ve yüksek makam sahibi memurlarýn bulunmasý Tataristan için daha da tehlikeli olmaktadýr. Bu planlarýn gerçek nedeni nedir?

Tanýnmýþ Ýslamiyet bilgini A. Malaþenko, asýl “Vahhabi harektinin reformculuk için dolaylý da olsa bir etken mahiyetini kazanmýþ” olduðuna dikkat çekmektedir. Ona göre, “zamanýmýzýn Ýslam köktencileri çoðu zaman kendilerini reformcu saymaktadýrlar”. (Malaþenko A. “Ýslam tehlikesi” mi gezinmektedir? Moskova, 2004, s.6.)

Görüyoruz ki, ciddi araþtýrmacýlar için Ýslam terörcüleri ile onlarý koruyan, ve aslýnda onlarýn entellektüel himayecileri olan reformcular (ceditçiler) arasýndaki doðrudan doðruya bir ideolojik baðlantý bulunduðu sýr deðildir. Burada apaçýk görünen bir iþ bölümü vardýr ki, ceditçiler eliyle geleneksel hoþgörülü mezhepleri yok etme amaçlanýyor ve bundan sonra Ýslam alanýnda yalnýz köktenci Vahhabilik tek baþýna kalmaktadýr. Her halde, bu ideolojik birlik artýk teþkilatlandýrma ve finanslama iþbirliði þeklini de almýþ olabilir.  En azýndan, reformcularýn aktifliðinin yurt dýþý ifrata varanlarýn vakýflarý tarafýndan finanse edilmesinin olasýlýðý gerçek dýþý sayýlamaz.

Ýslamý küresel ölçüde “temizleyiciler”, kendilerinin tehlikeli fikirlerini yayma iþinde devletin gücünden ve mekanizmalarýndan faydalanabilmek için devlet yapýsýnýn daha da içerilerine girmeye çalýþýyorlar. Bu tür olaylar yalnýz Tataristanda gerçekleþmiyorlar: buna benzer durum, örneðin, Sudanda baþ göstermektedir. Burada, geçenlerde bir müddet Parlamento baþkaný görevini yapmýþ, Ýslam fundamentalisti ve köktenci reformcu olarak ün kazanmýþ Hasan at-Turabi þunlarý açýkça bildirmektedir: “Biz mezheplere bölünmemeliyiz. Bu – yenileþmedir, bu geleneksellikten kurtulmaktýr”. Yetkili bir Ýslam dini bilgini A. Yunusova, Hasan at-TurabiвЂTMyi tavsif ederek, onu “ Akdeniz Hind okyanusuna kadar olan yerlerde oturan islamcýlarýn hepsini hareket birliðine çaðýran Sudan Milli Ýslam Cephesi önderi ” diye vasýflandýrýyor. (A. Yunusova. Baþkurtstanda Ýslam. Ufa, 1995.) Görüyoruz ki, onun çaðýrýlarý Tataristanda çoktan þiddetli taraftarlarýný bulmuþ.

Hanefi Mezhebi neden ibarettir? Onun Ýslamdaki yeri nedir? Tatarlar niçin asýl bu mezhebi tutmaktadýrlar?

Ýslamda mezheplerin çokluðu bazý adamlarý þüpheye düþürüyor. Onlardan dördü günümüzde yaþamaktadir. Fakat Hanefiler için mezheplerin çokluðu önemli bir durumdur. Þöyle ki, baþka mezheplerin hukuki esaslarýnýn ortamýnda, biz – Hanefiler, kendi Hanefi hukuki esaslarýmýzýn kararlarýnýn eþitliðine doðruluðuna çok memnun kalabiliriz. Baþka mezheplerin fikirleriyle karþýlaþtýrýlmadýkça Ebu Hanife fikirlerinin o derece parlaklýðý belki açýk anlaþýlamazdý.

Mezheplerin türlülüðünde Ýslamýn eleþtirisel aklý, çoðulcukik felsefesi belirmektedir. Çünkü herhangi bir fikri tekzip etmeden, hakikati layýkiyle takdir etmek ve onu gereði gibi anlamak imkansýzdýr. 

Klasik Ýslamda en makul bir ölçüye varýlmýþtýr ki: yeniliklere meyilli ama yolundan þaþmayan Ýslam, kendisine tecviz edilemez (asýlsýz ve delilsiz) yenilikleri sokmaya çalýþýldýðýnda mani olabilecek bir muhafazakarlýk rezervesini bulundurmaktadýr. Bu çok mühimdir. çünkü Ýslam, kendisinde “dünyevi olmayan” servetler þeklindeki ilmi temele sahiptir. Bu yüzden herhangi bir yenilik Ýslamýn ilahi ölçüsüne uygun düþmelidir.

Böylelikle Ýslamda, onun sarsýlmaz çerçeveleri – Ýslamý yeni moda olan zeminsiz ve sadece kendini beðenmiþliðe, kibirlilerin kuruntularýna kurulmuþ fikirlerden koruyucu geleneksel mezhepler yaþamaktadýrlar.

Ýslamý ve onun hukuk sistemini yalnýz hadislere ve onlarýn pratik kullanýmýna inhisar ettirme teþebbüsleri dini hiç anlayamamakten baþka bir þey deðildir. Bir bina kerpiçlerden oluþtuðu gibi, Ýslamýn hukuk sistemi, hadisler de dahil kutsal metinlerden mezhep þeklinde oluþmuþtur. Herhangi bir taþ yýðýnýnýn bina olamamasý gibi, birbirine aykýrý düþen hadislerin sýradan toplamý da ilmi bir Ýslam olamaz.

Hanefi bilim adamlarýnýn Hadisler üzerine yaptýklarý ciddi bir metodolojik inceleme, Ýslamýn uyumluluðunu, onun ilahi iç dünyasini açmaya imkan saðlýyor.

Hanefi mezhebinde verilen cezalarý hafifletme eðilimi, ayrýca  ölüm cezasý anlayýþý*, onu çok az sayýya indirmesi, bu mezhebin farklý, temelinde ceditçiliðin, yenilikiliðin ve reformculuðun filizlenmiþ olduðu hür ve tenkidci bir düþünüþ üslubuna sahip olmasýný göstermektedir. Bütün bu olaylar asýl bu Hanefi mezhebinin içinde doðmuþ olaylardýr. Bu da onun geliþimindeki bir basamaktan, onun geliþimi þeklinden baþka bir þey deðildir, nitekim kendi düþünüþ üslubu bulunan Hanefilik, kendi çoðulculuk ilkelerinin takibinde çok sabittir. Dolayýsýyla, yeni ceditçilerin öz ana mezheplerini terk etmelerinin sebebi hiç anlaþýlmýyor. Bu gerçekten öz anayý terketmeye çok benzer.

Mezhebi taklit etmek, çevredeki gerçeði anlamaya engel olmýyor, tersine, ona, seleflerin artýk toplamýþ ve kaydetmiþ olduklarý bilgiyi güncelleþtirerek ve varlýðýn henüz dille anlatýlamamýþ olaylarýný benimseyerek entellektüel ortamda hareket etme serbestliði kazandýrýyor.

Hareketlerin, faaliyetlerin bu enginliði/geniþliði mezhebin gerçek, yaratýcý, ilmi faaliyetinin tam kendisidir. Ýlmin asýrlarca kazandýðý mirasý nihilistçe terk etmenin ve kendine aþýrý güvenenlerin akýl hocalýðý yapmalarýnýn bilimle hiç bir alakasý yoktur. Dünya Müslümanlarýnýn çoðu niçin Hanefidir? sorusunu kendi kendimize daha çok kereler sormalýyýz. Bu, düþünen Müslümanlarýn entellektüel seçimleridir ve böylelikle Hanefi mezhebi taraftarlarý çoðalmiþtir. Bu zorla yaptýrýlan bir iþ olmayýp, entellektüel zaferdir.

Hanefilik tarafýnca tatbik edilen fikir baðýmsýzlýðý sayesinde, asýl onun temelinde, Farabi ve Ýbn Sina gibi dünya fikir devleri ortaya çýkmýþtýr. Hem de onlarýn dünya medeniyetine yaptýklarý katký ancak lokal Ýslam niteliðinde de deðildir. Bu hakta A. Koyye çok açýk anlatýmla böyle demiþtir: “Latin Batýsýnýn öðretmenleri ve eðitimcileri asýl Araplar olmuþtur, çünkü eðer Yunan felsefi ve ilmi eselerinin Latinceye ilk çevirileri doðrudan doðruya Yunancadan

________

*Mesela, ehl ez-zimma arasýndan nikahlý olanlarý cezalandýrmada  Ebu Hanife kamçý cezasý arzetmekteyken, Þafii ve Hanbeli taþla vurmayý öne sürüyorlar. Köleler cezaya riayet edildiklerinde, cezalandýracak olanýn kim olacaðý meselesinde, Hanefiler sadece imama cezalandýrma haký veriyorlar. Baþka mezhepler ise bu haku kölelerin sahibine vermektedirler ve bununla birlikte tabii ki bu yetkiyi kötüye kullanma imkanýna da yer býrakmaktadýrlar.

deðil de Arapça nüshalarýndan yapýlmýþ olmasý, Batýda artýk – belki de henüz- Eski Yunancaya sahib olan kiþilerin bulunmadýðý yüzünden deðil, daha (belki de özellikle) Aristotelin “Fizik” ya da “Metafizik”, PtolemaiosвЂTMun “Almagest” kitaplarýný anlayabilecek kimsenin bulunmadýðý yüzünden olmuþtur. Öyle ki, Latinler Farabiden, Ýbn Sinadan ya da AverroesвЂTMtan baþka hiçbir zaman böyle bir anlayýþa sahip olamayacaklardý. AristotelesвЂTMi ve PlatonвЂTMu (Eflatun) anlamak için, klasik filologlarýn yanlýþ zannettikleri gibi sadece Eski Yunancaya sahip olmak yetmiyor, felsefeyi de bilmek gereklidir. Latin putperest antik çaðýnýn ise felsefeden haberi yoktu.” Görüyoruz ki, bugünkü medeniyetin zuhur etmesinde Farabinin rolü çok büyüktür. Farabi gibi bir þahsýn ise gerçek felsefeci þeklini almasý, tabii ki, sadece Hanefi mezhebi ortamýnda mümkün olabilecekti, hiç de kapanýk “ukala” müslüman muhitinde deðil.

þunu da unutmayalým ki, müslüman devletleri arasýnda  demokrasinin ve medeni toplumun kýymetlerine en yakýn bulunan tek devlet Türkiyedir. Bu devletin hiçbir zaman baðýmsýzlýðýný kaybetmemesi, hiç kimsenin kolonisi olmamasýný da hesaba katarsak, Türkiye cemiyetinin bu anlayýþa yalnýz baþýna, kendi evrimsel geliþmesininm neticesinde gelmiþ olduðunu anlýyoruz. Bunun sebeblerinin baþýnda da, Türkiye müslümanlarýnýn çoðunun takip ettiði Hanefi mezhebinin bulunmasý açýkça bellidir.

Ýnsanlýðin geliþme mantýðý da, Hanefi mezhebinin gelecekte de ilerleyeceðine ve cekici olacaðýna delalet etmektedir. Onun ilk ilerlemesi, iptidai olmasýyla birlikte yüksek seviyede bireysel olan el emeði devriyle baðlýdýr. Daha sonra bunun yerini sanayi devrine özgü olan seri standart imalat tuttu. Olvin TofflerвЂTMe göre, devlik, hizmette ve yaþamda tekdüzelik, toplumsal kültür, manevi kýymetlerin düþük seviyesi, insanlara zulüm ve tabiatý tahrip etme bu devrin özelliklerindendi. Gerçekten, o zamanlarda Hanefilikten kopma, cedit reformculuðunun maneviyatsýzlýklarý görülmeye baþlýyor. Fakat, bereket versin ki, bu karaalik dönem geçýp gidiyor da onun yerini haberleþme cemiyeti alýyor ve bu cemiyette iþin karakteri de deðiþiyor. Eskiye baðlý, monoton, insaniyetsiz emek geçmiþe karýþýyor. Hanefiliðin ilk oluþu sýrasýnda görülen vaziyet yine meydana çýkýyor. Bugün tek insan tam ürün üretebiliyor, hem de bunu standart olarak deðil de, bireysel olarak yapabiliyor. G. VilenskiвЂTMnin hesaplamasýna göre, 1960lý yýllarýn ehliyetli Ýngiliz iþçisinin yýl içindeki istirahat vakti XVIII. yüzyýl esnafýnýn seviyesine gelmiþtir. (H.L. Wilenskky. The uneven distribution of leisure: the impact of economic growth on “free time”. – “Social Problems”. Vol.9, summer,1961.)

Tarihten gördüðümüz gibi, kapitalizm devrinin baþlarýnda iþ gününün uzunluðu sürekli artmakta olup, bu durum, halkýn aktif kýsmýný manevi ve fikri geliþme imkanýndan mahrum ediyordu. Sanayicilik devrine doðru ilerleme esnasýnda iþçilerin serbest zamanýnýn reel olarak artmasý, geleneksel ve hakiki þekilde dini uyanýþ imkanýný doðurdu. Ceditçilik devrine özgü, iþin ayrý primitif iþlemlere sýra ile bölünmesi gittikçe yok oluyordu ve bu durum, manevi zengin þahýslarýn meydana çýkmasý için imkanlarýn doðuþunu anlatýyordu. Dini reformculuk devrinin sýký iþ rejimi, deðiþen iþ günü grafiðine dönüþüyor. Üstelik, evde bilgisayarile çalýþma imkaný doðuyor. Gördüðümüz gibi, O. TofflerвЂTMin de sözleriyle ifade edersek, “eski, seri sanayi imalatta önemli olan kas gücüydü. Ýleri büyük endüstri kollarýndaysa en baþta gelen bilgi ve yaratýcýlýktýr”. Þimdi anlaþýlýyor olsa gerek, XIX yüzyýlda primitif kapitalist münasebetlere geçiþ sýrasýnda Tatar toplumunun manevi alanýnda ceditçiliðin ve dini reformculuðun ortaya çýkmasý þeklinde belirmiþ olan primitifliðin hüküm sürmesi tabiiydi. Fakat sanayicilik devri gelince, makimanin ve fabrika tezgahýnýn maneviliðinin primitif örneklerine yapýþmak budalalýktýr. Anlaþýlýyor ki, miadýný doldurmuþ kocaman tezgahlar ve makinelerle birlikte ceditçilik de hurdaya atýlacak. Gelecek, yaratýcýlýða ve giriþkenliðe kurulmuþ Hanefiliðindir.

Maalesef, bizim yaþlanmýþ Tatar bilginlerimiz sanayi devrinin dini esaslamia ersatzlarýna sarýlmaktadýrlar. çünkü onlarýn gençlik zamaný gitmeye yüz tutan bu devre aittir ve asýl bu yüzden onlar çoktan beri unutulmaya mahkum olan ceditçiliðe çocukçasýna sýký sýkýya baðlanmýþlardýr.

Yeni iktisat ise geniþ bilgi sahibi olan, ilk sýrada sosyal bilgi sahibi ve kültürlü, ruhu zengin olan, tecritler, semboller ve þekiller dünyasýna iþtirak etmiþ insanlara ihtiyaç duymaktadýr. Þahsi kültürün bu seviyesine ancak geleneksel “insani olmayan”, tam Hanefiliðin entelektüel geleneklerinde toplanmýþ maneviyata dayanarak eriþmek mümkündür.

Ýslamda Hanefi mezhebi türlü idrak muamelelerinin ve alýnmýþ sonuçlarý tertipleme usüllerinin toplamýný teþkil etmektedir. Bu muameleler ve usüller, bir araya getirip birleþtirme niteliðini taþýmaktadýr. yani denetlenmiþ olan ve bir toplam meydana getiren kutsal yazý tefsirlerine sahip olan mezhep, kendi sarih ilmi yöntembilimi yöntem ullmi vasýtasýyla bir bütün teþkil etmektedir. Bu bütünlük, toplumdaki bir hareket tarzý veya hukuki düzenleme ile ilgili bir konuda sert bir hüküm çýkarmak için, çok çeþitli, çeliþik hadislere ve çok ayrý, çok türlü sahabi sözlerine kolayca baþvurulabilinmesine imkan saðlamaktadýr. Bu da, alimlik satanlarýn Mukaddes YazýвЂTMdan ve Mukaddes RivayetвЂTMten rasgele seçilmiþ alýntýlarý ön plana koymakla yetinerek kutsal yazýlara yaptýklarý “yeni” yorumlarýnýn karmakarýþýklýðýndan büsbütün farklý olarak, Hanefi mezhebinin bilimselliðinin ciddi delilidir. Anlaþýlýyor ki, rasgele alýntýlarýn çözümlenmesi AllahвЂTMýn birliðini anlatma perspektifinin dýþýndadýr ve ortak bir metodolojiden baþka yapýldýðýnda ilmi ilahiyat alanýyla hiç alakasý bulunmayan, ancak edebi eserler yazma iþiyle ilgili çok tesadüfi sonuçlara getirmektedir.

Tataristanda, mezhebin rolünü tam olarak anlamama yaþanagelmektedir. Bu þey de ayrý bir incelemeyi gerektiriyor. Anlaþýlýyor ki, dine yeni dönmüþ Vehhabiliðe bürünmüþ adamlar, mezheplerin zaruretini reddettiklerinde, AllahвЂTMa “yakýnlýk” ve Allah tarafýndan “mümtaz tutulmuþluk”un sekterlik coþkunluðu altýnda bulunuyorlar. Kendilerinde baþka bir þahsi haysiyet bulunmadýðýndan dolayý, bunlar “saf” Ýslam taraftarý olmakla kendilerini kararlýlýk sahibi göstermeye çalýþýyorlar ve bununla “sýradan” müslüman olmadýklarýný, daha yüksek mevkiye çýktýklarýný zannediyorlar. Tahsilini Saudi Arabistanda yapmýþ olan bazýlarý için, mezhebin önemliliði fikrinin Suudiye güneþinin kavurucu sýcaðý altýnda eriyip gitmiþ olduðu da anlaþýlýyor. Siz de hak verirsiniz ki, oldukça “þimali” olan bizler için Fin hamamý – saunayý andýran þartlarda eðitim görmek, zor bir iþtir. hele hele bu yýllarca devam ederse, mühim olaný pek mühim olmayandan omayaidan ayýrt edebilme yeteneðinin kaybolup gitmesi ve Vehhabiliðe tutulmuþ olma pek de hayret edilecek bir þey deðildir.

Ama mezhebin zaruretinin Tatar dünyevi bilginlerince reddedilmesi þaþýrtýcýdýr. Bu da sovyetler devri eðitim sistemindeki eksikliklerle ilgili olmalýdýr. çünkü o sistemin sosyal bilimler kýsmý çok zayýftý. Vaktiyle “fizikçilerin” “lirikler”e galip çýkmasý bile bayram edilmiþti. Ne yazýk ki, sovyet yüksek okullarýnda bilim metodolojisi dersleri verilmiyordu. Bu yüzden olmalýdýr ki, ilmi algýlama iþlemlerinin temellerinden haberleri olmayan, metodolojiden ders almayan “fizikçi-matematikçiler”, tabii olarak, Ýslamda da, mezhep þeklini almýþ metodolojinin bulunmasýný reddediyorlar. Bize de, ancak, dehþetli XX. yüzyýlýn ceditçilikle uðraþan bilginleri yerini gelecekte alacak olan genç Tatar bilginlerinin bilime ve metodolojiye tam anlamýyla sahip olacaklarýný ümit etme kalýyor.

Ortaçað Hýristiyan teolojisi, rasyonel ilme karþý, kendi özelliði olan nihilist muamelesi ile, dünya dinlerini epey itibardan düþürmüþ oldu. Çünkü örneklemlirme yoluyla, “Ýslam da ilme karþýydý” fikri hüküm sürmektedir. fakat bu hiç de öyle deðildir. Ýslamda ilme “tapma”, ilimliliðe “tapma” her zaman vardý. eski devirlerden beri bu güne kadar müslümanlar alimlere, bilim adamlarýna karþý derin saygý duydyýar ve duymaktadýrlar. Ýslam hiçbir zaman ilimle rekabet etmedi, bilhassa onunla savaþmadý. Hýristiyanlýktaysa, herkese malumdur ki, engizisyon ve ateþe verme vardý. Ýslam, ilme yönelik bir inançtýr. Bu yüzden, bugün ilmin zaruretini anlamak zorunda kalan Hýristiyan teolojisi için gereken bir deðiþim, Ýslama da has diye düþünmek çok tuhaf bir þeydir. Ýslam için ilmin baþarýlarýyla kendi teolojisinin birbirine uygun olmasýný saðlamak ihtiyacý yoktur. çünkü o, her zaman ilmiydi. Hýristiyanlýk ise, ilmin postulatlarýný sýkça reddeden kendi görüþlerini çeþitli bilim dallarýnýn son malumatlarýyla birbirlerine uydurmalýdýr.

Hýristiyanlýk ile ilmin anlaþmazlýðý, tarihte modernleþtirme zaruretini ortaya koydu. çünkü antik çaðdan sonra ilimle Hýristiyanlýðýn yanyana yaþamasýndan söz açmak bile imkansýzdýr. Ýslamda ise uyumlu olarak ilimle bir arada yaþama her zaman vardý. Bu yüzden münasebetleri modernleþtirmeye de gerek yoktu.

Ayný zamanda unutmamalýyýz ki, ilim zekanýn örünüdür, yine de kiþi faaliyetinin ürünüdür, bu sebeple dini fenomen, yalnýz bir tek ilme inhisar ettirilmemelidir. Ýlahi temeli bulunan Ýslam sadece ilme inhisar etttirilemez. çünkü Ýslamýn ölçüsü ilme göre daha geniþtir.  þuna da dikkat etmek gerekir ki, Ýslamda, onun kutsal yazýlarýnda ilme aykýrý gelmeyen, en önemlisi de, aykýrý gelemeyen malumat bulunmaktadýr.

Dolayýsýyla dine, birbirinin üstüne gelen  teorilerin ve hipotezlerin sonsuz sayýda ortaya atýlmasý mümkün olan ilmin adi bir kolu sanarak yaklaþmak kabul olunamaz. Hanefilik için, bir zamanlar faydalanýlmýþ olup da þimdi eskimiþ ve sýradan bir teori diye düþünmeyle ilgili yanlýþ fikir de asýl bu tür yaklaþýmdan doðmaktadýr. Dinlerin bariz tarafý da onlarýn maneviyatýdýr ve o Ýslamda Hanefi mezhebinde tesbit edilmiþtir. Din fenomeninin yaþayýþýndaki  ayrýlýk budur, dinin baðýmsýzlýðý ve özelliði de yine budur. 

Mezhep kutsal yazýlara dayanmaktadýr. O kendisinde birbirine aykýrý yazýlarýn, mesela hadislerin, pratik anlamýný, yani yazý içeriðinden alýnmýþ kurallarý ve metodolojiyi toplamýþtýr. Geleneksel mezheplerle yarýþabilecek yeni mezhepler yaratabilmek için hadislerin yeniden incelenmesi mümkün müdür? Her halde mümkün deðildir. çünkü çaðýmýzýn bu kibirli adamlarýnýn, Ebu Hanifeden farklý olarak, hadislerin gerçekliði, aslýna uygun olmalarý ile ilgili sorularýný sahabelere sorabilmeleri imkansýzdýr, birbirlerine aykýrý olan hadisleri ýslah etmek olanaðýndan da yoksundurlar. Bir zamanlar J. Lagrange, Ýsaac Newton büyük adam olmasýyla birlikte dünyada en þanslý adamlardan da biridir. çünkü onun kurduðu Evrensel çekim teorisini sadece bir kere kurmak mümkündür, demiþti. Ayný sözleri Ebu Hanife için de söylemek mümkündür, çünkü ona tabiin olmak, sahabelerden Ýslamý doðru anlamayý öðrenmek nasip olmuþtu. Bu yüzden hiç kimse onu bu günün bilginleriyle denkleþtiremeyecek. Fýkýh ilminin baþý ve üstadý Ebu HanifeвЂTMdir. Böylelikle, onun metodolojisi ebediyen günceldür ve fizikçilerin Newton teorisini hesaba katmamalarýnýn asla mümkün olmadýðý gibi, o da hiç reddedilemez.

Ýslam ile ilmi birbirine yaklaþtýran en önemli özelliklerden biri de iþte ilmin “iskelet”ini oluþturan geleneklerdir. Fizik biliminin kurucularýndan biri olan Verner Geizenberg mesele seçimi hakkýndaki görüþünü þöyle açýklamaktadýr: “Geçmiþ tarihe bir göz atarsak, mesele seçiminde bizim hürriyetimizin çok az miktarda olduðunu göreceðiz. Biz tarihimizin hareketine baðlýyýz. hayatýmýz bu hareketin bir parçasýdýr. günümüzde, bizim katkýmýz olsa da olmasa da devam eden geliþmeye katýlmayý ya da katýlmamayý kendi isteðimize göre halletmek için seçme hürriyetimiz de sýnýrlýdýr” (Â.Ãåéçåíáåðã. Øàãè çà ãîðèçîíò. V. Geizenberg. Ufuðun arkasýna attýðýmýz adimlar. Moskova, 1987, s.226-227). Ýslamýn ana faktörünü, her ilmi geliþimde olduðu gibi, gelenekler teþkil etmektedir. çünkü onlar geliþimin engeli deðil, bilimin süratle toplanmasý için gereken þarttýr. “Gerçekten, geleneðin asil gücü þudur ki, biz sürekli ayný iþ-hareketleri yapýyoruz, çeþitli vaziyetlerde bile tekrarlanan davranýþ üsullerimiz de hiç deðiþmiyor”. (Ôèëîñîôèÿ è ìåòîäîëîãèÿ íàóêè. Felsefe ve ilmin metodolojisi. Editörü V. Ý. Kuptsova. Moskova, 1996, s.205). Þu halde, ilim, geleneklere aykýrý olarak deðil, asýl kendinin geleneksel olduðundan dolayý geliþmektedir. Bu gidiþ Haneficilik için de hastýr. Oysa ki ilmi gelenekler, yazýlar halinde, sözlerle ifade edilmiþ olabildikleri gibi, açýkça belli olmayan bilgi þeklinde, sözlerle ifade edilememiþ de olabilirler. Bu Haneficilik için de özgü bir durumdur.

Bununla beraber, gelenekler, yalnýz ilmi araþtýrmalarýn gidiþatýný yönetmiyorlar, alýnmýþ neticelerin kaydedilmesi biçimini, bilgi tertipleme ve sistemleþtirme prensiplerini de tespit ediyorlar.

Mezhebý Ýslamýn üstünlüðü neden ibarettir? O, çok geliþmiþ teolojik bilgi teþkil etmektedir. O, primitif þekillerden farklý olarak, ancak kutsal yazýlarýn okunmasý ile yetinmiyor. çünkü bu banda alýnýnca donup kalmýþ metin deðil. O, denetlenmiþ kendi metodolojisinin esasý üzerinde, kutsal yazýlarý her ayrý devir için gereken  tashihlerle ve ilmi anlatýmla anlatmaktadýr. Demek kutsal yazýlar, kendi rollerini kaybetmiyorlar, mezhebý Ýslamda onlar ampiristik temel sýfatýyla baþ rolü oynamayý korumaktadýrlar. Gördüðümüz gibi, bu, durumun ortasýnda bulunmadýr. halbuki fideisme ve rigorisme taraftarlarý yazýlarý harfi harfine tekrar ediyorlar, çeþitli reformcular da yazýlarý kendi serbest hayal güçleri ile el altýndan deðiþtiriyorlar. Böylelikle, Ýslamiyeti ilmi kavrayýþ ancak mezhebi Ýslamda toplanmýþ ve onun çekirdeði sýfatýnda oluþmuþtur.

Mezhebý Ýslamýn asýl görevi, AllahвЂTMýn ve PeygamberвЂTMin yazýlarýnýn manasýný tam olarak anlamaktýr. Bu yüzden, mezhebi küçümseyerek onu bir “müze eþyasý” sýfatýnda göstermeye çalýþan (üstelik, yeterince delil bulamadýklarý için kendi eksikliklerini mezhepçilerinki olarak gösterme yoluyla da giden) reformcularýn tutumlarýna eyvallah demek imkansýzdýr. Asýl bu reformcular ki, belli bir standarta, onu put yaparak, “dar kafalýca” uymaktadýrlar. mesela, Ebu HanifeвЂTMye taklidi reddediyorlar, ama NewtonвЂTMa ve Ýbn TeymiyeвЂTMye taklidi kabul ediyorlar. Bu birbirini tutmayan hipotezlerden farklý olarak, Haneficiliði metodoloji bakýmýndan olgunluðu dikkate deðerdir.

Din ilmi, yalnýz her hangi birinin “fikir”lerinden faydalanma deðildir. Burada önemli olan, saðlam ve güvenli, Ýlahiliðe yükselmesi ispatlanmýþ, gerçekliði hiç þüphe uyandýrmayacak bir bilimin bulunmasýdýr. Ýþte bu sebeple, Hanefilik, ilmi otorite temeline kurulmuþtur ve Ebu Hanife ile yarýþmayý göze alan, ama ondan farklý olarak sahabelerden öðrenme imkanýndan yoksun, büyüklük kuruntusuna kapýlmýþ araþtýrmacýlarýn canlýlaþtýrdýklarý þahsi fikirlerini kabul etmeyecek. Ýslamý böyle özel kavrayýþlar, ilmi teolojinin dýþýndadýrlar ve sadece ruh bilimcilerin, edebiyat bilginlerinin ve belki de dalalet bilginleri ile sekt bilginlerinin ilgisini çekebilecektir. Kutsal yazýdan alýnmýþ bir anlamýn Peygamberin fikrine uygun düþmesi, Ýslamda ilmilik için denek taþýný teþkil etmektedir. Peygamberin fikirleine uygun bu anlamlarý kaydetme metodolojisi, en doðru olarak Hanefi mezhebinde bulunmaktadýr. Bu vaziyet, hadislerin tam aslýna uygunluðunun ayetlerdeki gibi korunmasý mümkün olmadýðý nedeniyle ortaya çýkmýþtý. Dolayýsýyla Ýslamdaki “deliller”den, ancak hadisleri ýslah etmenin özel yöntemleri gösterme yoluyla sözetmek mümkündür. Yazýlarýn doðrudan doðruya, mezhebi metodolojiden baþka kullanýma alýnmasý, Peygamberin fikriyle doðrulanmayan saçma sapan bir þeyin ortaya çýkmasýna vesile oluyor. Hadisleri rasgele, mezheplerin çözümsel miyarýndan baþka doðrudan doðruya kullanma teþebbüsü, çok sýk (hemen hemen her zaman) aþýrý sekterliðe (Vehhabiliðe v.b.) ya da soyut, teolojiye yakýn kuruluþlara (yeni ceditçilik v.b.) tereddi ediyorlar. Ýlmiliðin korunmasý için çözümleme mekanizmasýnýn, yani ilmi kavramanýn aletinin bulunmasý gerekir. Ýslamda bu alet vazifesini Hanefi mezhebi görmektedir.

Bize mezheplerin daimý güncelliðinden sözetmeye imkan veren nedir? Mezhebi metodolojinin dýþýnda bulunan rigorisme taraftarlarýnýn kutsal yazýlara baþvurmalarý kadar, bu yazýlarýn reformcular tarafýndan serbestçe anlatýlmasý sýrasýnda da mezkur yazýlardaki dilin ve kelime birimlerinin zamanla deðiþmiþ olmasý hesaba katýlmýyor. Bu sözler eski zamanlarda, o dönemin konkre insanlarýna ve belli bir cümleler içinde söylenmiþti. Bu cümleler de yazýlý metin olarak bulunamazlar. Bu cümleler daha çok konkre sorularýn cevaplarýydý. o dönem insaný için açýk belli olduklarýndan bu sorular unutulmuþ olabilirler. ama zamanýmýz insaný için þimdi belli olmadýklarý için anlaþýlamazlar ve bu yüzden doðru bir anlam çýkarmayý zorlaþtýrýyorlar. Zaten kelimeler ve terimler zaman geçtikçe anlamlarýný deðiþtiriyorlar. Bu yüzden onlarý çaðdaþ dile, anlamlarýnýn tarihi konkreliðini hesaba katmadan aktarma, hem rigorisme taraftarlarýnýn, hem de reformcularýn gerçek Ýslamdan daha fazla uzaklaþma tehlikesini meydana çýkarmaktadýr. Anlaþýlýyor ki, bu tehlikeyi atlatmak, sadece Ebu Hanife mezhebini, onun yazýlarý AllahвЂTMtan ve onun ResulünвЂTMden (A.S.M.) gelen manalara tam uyarak anlatma özelliðini takip ederek mümkündür. Ayrýca þunu anlamamýz çok mühimdir ki, Ýslam teolojisinin metodolojik esaslarý, günümüzde metin dýþý, cümle dýþý edilmiþ bir durumdadýr. Ýþte bu yüzden dir ki, tam içtihat bugün imkansýzdýr. çünkü bunun için kutsal yazýlarýn tam metninin eski haline gelmesi gerekir. Fakat bu imkan haricindedir. çünkü bugün bizim, Ebu Hanifeden farklý olarak, sahabelerden kehaneti öðrenme imkanýmýz yoktur.

Þunu vurgulamak isteriz ki, Ýslam teolojisinin öznel edebi eserlere dönüþmemesi için, gerçekliðin, yöntemlerde ve muamelelerde ifadesini bulmuþ normlarý ve miyarlarý, gerçeðe ulaþým kurallarý gerekidir. Bütün bu parçalarý içeren araþtýrma  yapýsý da mezhebin kendisidir.

Mukaddes yazýlarýn olduðu gibi harfi harfine þerh edilmesi gayrimümkündür.  Her metin, bilhassa hadisler, birine yöneltilmiþ, çoðu zaman da dar bir anlam taþýmaktadýrlar.  Bu anlamlarýn, Peygamberimiz (A.S.M.) tarafýndan belirlenmiþ manalarýn dýþýna kayarak, olduðundan fazla geniþletilmesi, onlara akýl almaz bir hal kazandýrýor. Ýþte bu yüzden, anlamlarýn üzerinde spekülasyon yapýlmasýný önlemek için, mezhebý miyar gerekmektedir.

Hadislerin sathi, aslýnda Rigorisme taraftarlarýnýn çýkardýklarý “hakikati”, kendisinin mukaddes yazýlara haricen uyumlu olmasýndan dolayý, gerçekte, Ýslamýn kendisiyle mücadelede kullanýlmaktadýr. Bir klasiðin de yazdýðý bir durum gerçekleþmektedir: þöyle ki, yapýlmakta olan muhteþem bir binanýn inþaat iskelelerine dikkatleri odaklanmýþ olan insanlar, bir türlü binanýn içine geçemedikleri için, onun içindeki kýymetini hiçbir zaman yitirmeyen hesapsýz servetlere de ulaþamýyorlar.

Rigorisme taraftarlarýnýn ve reformcularýn tipik yanlýþlarý olan þudur: onlar, belirli bir vakýayý, daha genel nitelik taþýyan diðer vakýa ve eðilimlerle baðlantýsýnýn dýþýnda bulunarak ele almaktadýrlar. Ýslam tarihini tahrif etmek üzere yapýlan sonu gelmeyen çalýþmalar, hadisleri mezhebin dýþýnda kalarak anlatma ve Ýslamý son “katman”lardan “kurtarma” çabalarýný asýl bu yaklaþým doðurmaktadýr. Bunlarýn hepsi. Peygamber(A.S.M.)in sözlerini OвЂTMnun kendisinden daha iyi anlamaya (!) yeltenmek deðildir de nedir?! Mezheplerle mücadelede el ele veren reformcularýn ve rigorisme taraftarlarýnýn bu tür spekülasyonunun çürüklüðü, onlarýn, metinleri anlatýmýn ve hadis kitaplarýnýn tarihi-dini bakýmdan harikuladeliðini doðru anlamanýn metotlarýný görmezlikten gelmeleri ile belirlenmektedir.

Tarihi doðru anlamak çok mühimdir. çünkü bizi ilgilendiren bu devir – Ýlahiyatýn müesseseleþmesi devri-geçmiste kalmýþtýr. Bizim bugün Peygamber(A.S.M.)in iþ-hareketlerine müþahede edemememiz de bundan kaynaklanmaktadýr. Metinlere yalnýz bugünün kýymetleri cetvelinden ve ilgileri tasvirinden yola çýkarak yaklaþmak kabul olunamaz. Yoksa þöyle olabilir ki, biz kendi görüþlerimize uymasýný saðlayarak metinleri deðiþtireceðiz, yenileþtireceðiz ve onun doðruluðunu kaybedeceðiz. Bu yüzden açýk anlaþýlan da þudur: metinlerin objektif, doðru ve tarihi-teolojik olarak anlatýlmasý sadece mezhep teknolojisiyle mümkündür. Bu tahrif edilmemiþ, asýl mananýn korunmasý, arka arkaya gelen geleneksel mezhebi alimlerin öðretimlerinde gerçekleþebilir. Geleneksel ilmin böyle deðiþmeden aktarýlabilmesi hakkýnda A.A. Potebnya þöyle demektedir: “Kendisinden, baþka mumlar yakýlan mumun alevi bölünmez, her mumun kendi gazý yanýyor. Kavrayýþta da ayný þekilde, konuþanýn fikri dinleyene kendisi aktarýlmaz. ama dinleyen, sözü anlayýnca kendi fikrini oluþturur ve onun bu fikir dilin belirlediði sistemde konuþanýn yerine benzer bir yer alýr”. (Potebnya A.A. Ýz zapisok po teorii slovesnosti. (Edebiyat teorisi üzerine yazmalardan). Harkov: 1905: s.27)

Mezhep, mukaddes yazýlarý açýklama usullerinin toplamýndan faydalanarak metinleri doðru anlatmanýn metodunu teþkil etmektdir. Bir de bilginlerin ortak karara vardýklarýnýn sebebi ve alýnan neticelerin temelinde hangi kanunlarýn  bulunmasý, mezhebin boyutlarýndan anlaþýlmaktadýr. Bu sistemi reddetme bilgilerimizin eksikliðine, en caiz görülemezi de, onlarýn tahminiliðine getirmektedir.

Anlaþýlýyor ki, öyle kararsýz bir temel Þeriat kanunlarýný oluþturmak için kullanýlamaz.

Hadislerde söylenilen iþhareket ve davranýþlarýn anlatýlma ihtiyaçlarý var. çünkü onlarýn rasyonel, “doðru” delillerini ayýrmak zaruridir. Bu deliller öðrenilmemiþse, bilinmiyorsa, söz konusu davranýþlar, hareketler haricen çok anlamlý nitelik taþýyabilirler. Ýþte asýl burada mezhebin anlatým kurallarýndan baþka hiçbir þey yapýlamaz. çünkü onlar konkre olaylara yorumlarý, cevaplarý veriyorlar ve bu cevaplar mantýki olarak diðer yorumlarý olumsuz yapýyorlar.

Mezhebý Ýslamý savunma temeli de, bütün Ýslam teolojisinin öðrenimindeki amaçlar hakkýndaki basit bir meseledir. O, müslümanlar için “ilmi” hakikatlerden bir tanesini arama ile ilgili boþ bir mesele deðil. Bu, ebedi hayatta zati kurtulma meselesi. bu “oyunda” ortaya konulan “para” çok büyüktür. Dolayýsýyla, sahabelerin öðrencisi olan Ebu Hanife tarafýndan yapýlmýþ hadis incelemeleri, Peygamber (A.S.M.)in belirlediði anlamlarýn çýkarýlabilmesi için en doðru metodu teþkil etmektedir. Ebu Hanifeden çok asýrlar sonra yaþayan adamlarýn Ýslamýn temellerini anlamada ondan daha iyisini verebileceðini nasýl ümit etmek gerek? Onlarýn cevabý daha sert, daha radikal, daha tartýþmalý, ve nihayet mantýki oluþumu bakýmýndan daha güzel de olabilir, ama en önemlisi – o, peygamberlik idealine daha yakýn olabilir mi? Tabii ki, hayýr. Ýþte bu yüzden Hanefi mezhebi, aradan bunca asýr geçmiþ olmasýna raðmen, güncelliðini kaybetmiyor. çünkü o, kurtulmanýn ve Cenneti kazanmanýn en saðlam ve güvenilir yoludur.

Sýradan adamlarýn kiþisel davranýþlarý rasyonellikten uzak kalmýþtýr. Hz. Muhammed (A.S.M.) ise Ýslam peygamberidir. O (A.S.M.), kendi davranýþlarýnýn, hareketlerinin baþkalar tarafýndan tekrarlanacaðýný önceden biliyordu. Ama bu, onun güç bir hareketinin, mesala, hastalýðý sýrasýnda namazda vücudunun aldýðý deðiþik bir durum ve baþka alýþýlmamýþ durumlarda yaptýðý hareketlerinin de bulunduðunu inkar edemez. Hadislerde yer almýþ bunun gibi rasgele durumlar, Hanefi mezhebinin metodiðinde elenmektedirler. Burada malumat, bir davranýþýn, hareketin akla uygunluðu kriteryumuna  uydurulmuþ olarak ele alýnmaktadýr ve zuhuratýn etkisiyle ilgili aksaklýklarýn meydana çýktýðý hareketler reddedilmektedir. Mezhep bilginleri niçin bu algoritmayý tercih ediyorlar? Peygamberin (A.S.M.) tercüme-i halindeki ras gele olaylar, detaylý incelendiðinde, itinalý ölçüp biçildiðinde ve doðru bir uzaklýktan durup bakýldýðýnda arka plana çekilmektedirler. Onlarýn arkasýndan da gerçek, kurallý ve düzenli olan Sünnet meydana çýktý ve böylelikle Þeriat kanunlarý belli oldu. Ýþte bu yüzden, mesela, Hanefi namazý az hareketli,  sükunetli, ciddi ve sadedir. O, baþka variantlarda bulunan intizamsýz el ve kol hareketlerinden serbesttir.

Ýnsanýn algýlama, kavrama kuralý þöyledir: bir sürü küçük olaylarýn arasýndan bazýlarý bizi þaþýrtýrlar, diðerleriyse, aksine, çok kere tekrarlanarak bizim dikkatimizi hemen hiç çekmezler. Hadis kitaplarýnda da aynýsýný görmekteyiz: onlar da Peygamber(A.S.M.)in alýþýlmamýþ davranýþlarýný anlatmakla doludur. Peygamber(A.S.M.)in gerçek her günkü pratik hayatý, hanefi mezhebinde ýslah edilmiþtir.

Bugünkü insanýmýzýn, tereddüt etmeden sahabilerin davranýþlarýný anlatmaya çalýþmalarý çok þaþýrtýcýdýr. çünkü ortaçaðýn baþýndaki insanlar ile bügorkü insanlar ve onlarýn dünya anlayýþý arasýnda öyle büyük bir fark var ki, bugün o zamanýn olaylarýný olduðu gibi göz önüne getirmeye “sadece” çalýþmak imkansýzdýr. Bizim, onlarýn geçmiþteki düþünce dünyalarýný yeniden doðurmamýz, imanlarýný bütün doluluðu ve kamilliðiyle hissedebilmemiz, varlýklarýný da bir ortam yaparak yeniden kurabilmemiz imkansýzdýr. Biz bugün “çok bilimsel”dünya anlayýþýna sahibiz ve bizim dindarlýðýmýz da sahabelerin dindarlýðýyla hiç bir bakýmdan kýyaslanamaz. Dolayýsýyla onlarýn davranýþlarýnýn gerekçelerini bütün doluluðuyla tam olarak anlayabilmek de bizim için imkansýzdýr. Ýþte bu sebeple biz mümkün olabilen tek çözüm yolunun üzerinde durmayý ýsrar ediyoruz: bu, zamanýnýn bütün olaylarýný inceden inceye bilen ve bize AllahвЂTMa ibadetin ilmi esaslara dayanan kýlavuzunu býrakan Tabiin Ebu Hanifenin ekolünden faydalanmaktýr.

þuna da dikkat çekmemiz gerekiyor: Ýslam teolojisi, uzun yüzyýllar içinde Peygamber (A.S.M.)in, sahabelerin tercüme-i halleri þeklindeki tarihi vakýa biliminin yapýsýný, örnekli hukuk edebiyatýný oluþturdu. Eski kaynaklarýn hepsi öyle detaylarý ile incelendi ki, uzak geçmiþe ait zamanlardan beri yeni vakýa, tarih veya örnek beklemek nafiledir. O zamanlardaki olaylarý canlandýrmaya çalýþan edebiyatýn hacmi artýk büyüyemeyecek. Görüyoruz ki, tarihi vakýalarýn mevcut sistemi saðlamlaþmýþ bir durumdadýr. bu yüzden bugün mezheplerle rekabet halinde onlarý eleþtirme iþi, sadece peygamberlik idealini bozma ve Þeriatý parçalama, kýyma þeklinde gerçekleþtirilebilecek. Aslýnda bunlarýn hepsi, yeni bir din yaratmanýn üstü kapalý teþebbüsleridir. Bahailer ve Ahmadiyeciler de klasik mezhepleri eleþtirmeden iþe baþlamýþlardý.

Ýslam Þeriatýnýn hukuk örnekleri temellerinin oluþumu bir an içinde gerçekleþmiþ bir iþ deðildi. Kendi geliþiminde Müslüman cemiyeti, Peygamber(A.S.M.) rehberliðinde, diþlanan bir grup þeklinden baðýmsýz bir devlet statüsüne kadar olan uzun bir yol geçti. Hadislerde, KurвЂTMen-ý Kerim`den farklý olarak, maalesef onlarýn tarih sýrasýna göre tertibi tesbit edilmemiþ. Bununla baðlý olarak, Hadislerdeki bilgi Ýslamýn türlü devirlerine ait görgü kalýplarýný teþkil etmektedir. Bu da, kendisinde çeliþik davranýþlarý bile tarihi bakýþ açýsýndan anlamanýn vakit unsuru tezahür eden belirli bir münasebet, nispet gerekecek demektir. Hadis edebiyatýnýn daðýnýk gözlemlerini ve örneklerini bir araya getirerek toplama iþi mezheplerde gerçekleþmiþtir. Hem de peygamberlik hayatý ahvallerinin mezheplerce yapýlmýþ toplamalarýnýn arasýnda bütünlük bakýmýndan en kâmili asýl Hanefi mezhebinindir. Bu mezhep, Peygamber(A.S.M.)in Müslüman cemiyetinin geliþimindeki ayrý detaylarý ve incelikleri bir bütün yapan evrensel bir nitelik taþýmaktadýr.

Ýþte bu sebeple, Þeriatý yenileþtirme amacýyla Hadisleri keyfi olarak tertip etmek imkansýzdýr. Bir de, doðru nispeti ayarlamak, sahabelerin delillerinde bulunan gerçeði tayin etmek bugünkü insanýmýzýn elinden gelmeyecektir.

Ýslam teolojisi, kendi geliþiminin ve çeþitli kollara ayrýlan bir ilim dalý haline gelmesinin 14 asýrlýk yolunu geçti. Ýçinde hak mezheplerin bulunmasý onun sarsýlmazlýðýný, koparýlmazlýðýný açýkça göstermektedir. Geleneksel mezheplere alternatiflerin bulunmasý ve onlarýn yerine geçmeye çalýþmalar, Ýslam fikrinin geliþimindeki birçok devri reddetmeye getirmektedir. Nitekim Vehhabiciler Ýslam tarihinden XIV-XVIII yüzyýllarý silip atýyorlar, ceditçiler de XVIII. yüzyýldan önceki devri kabul etmiyorlar.

Mezhebin iyice iþlenilmiþ ve zamanýn imtihanýndan geçmiþ, peygamberlik mirasýný sadece “yorumlamak” için deðil, ilmi olarak araþtýrmak için imkan saðlamýþ araþtýrma usullerinden vazgeçme bügon akýlsýzlýktýr. Ýslam din biliminden, ilahiyattan sadece mezheplerle ilgili olarak bahsetmek mümkündür. Bu yüzden rigorisme taraftarlarýnýn eskiciliðine ve reformcularýn ilmi olmayan “yorumculýðýna” geri dönmek, Ýslam din biliminin kendi kendine yaðma etmesinden ve ortadan kaldýrýlmasýndan baþka bir þey deðildir.

Daha E. Bart þunlara dikkat etmiþti: kendisini sistemli metafizik fikre alýþtýrmamýþ tabii ilimlere yönelik bir akýl, bu tür konulara deðindiðinde boþ, yanlýþ ve çoðu zaman da hayali spekülasyonlar doðurmaktadýr. E. BartвЂTMýn bu sözleri, güya bugün din talim etmek isteyen laik Tatar bilginleri için söylenmiþ.

Dindarlýðýn maziye karýþmýþ þekillerini diriltmek mi?

Eðer basýn yayýna ve bizim bilginlerimizin eserlerine baþvurulursa, Tataristanda ceditçilik  inkiþaf etmektedir ve Ýslamýn bu yönü þimdi Tataristanda baþ yön oldu düþüncesine kapýlmak mümkündür. Ancak ceditçileri camilerde ararsanýz, onlarý ne ahali arasýnda , ne de din adamlarý arasýnda  bulabilirsiniz. Bu paradoksu asýl anlatmak mümkün?

Saflarýnda ondan az sayýda yaþlý heveslisi bulunan ruhani yeni ceditçilik hadisesi, içinde ayyaþlýkda bulunan tabii sebeplerden dolayý yer yüzünden, acaba, böyle yok olup mu gidecek? Ceditçiliði yeniden diriltenler týpký Vaisiciliði diriltmeye çalýþmýþ meslektaþlarý gibi, acaba, baþarýsýzlýða mý uðrayacaklar? Evet, eðer yeni ceditçiler В«pedere karþý hoþgörmezlik hastalýðýndanВ» kurtulamazsalar bu tam öyle olabilecektir. Onlarýn asýl problemleri – kendilerini doðurmuþ Hanefi mezhebini reddetmeleridir. Eðer onlar hanefiliði reddetmelerinde ýsrar edeceklerse, Müslüman topluluðu onlarý kendinden uzaklaþtýrmaya mecbur olacak. Eðer yeni ceditçiler, ilmilik ve tarihilik yoluna basarak, ceditçiliði Hanefilik geliþiminin bir neticesi, onun bir basamaðý ya da hiç olmazsa bir kolu olmasýný kabul ederlerse, topluluðun çoðu ceditçilikle ortak olacak. Sadece Ýslam dininde deðil, genelde, dinlerin hepsinde de, babaya veya anaya nefret etmek - en tiksinç ahlaki bozukluk, eksiklik sayýlmaktadýr. Bu yüzden ceditçilerin, sayesinde var olduklarý Hanefiliði sövmelerini namuslu, dürüst adamlar tabii ki kabul edemiyorlar.

Biz, kültür geleneklerimizin medenilik çekirdeðini korumalý ve nesilden nesile iletmeliyiz. Ýnsaniyetin manasý, inkiþafýnýn özü  de asýlnda budur.   Mezhep – bizim asýl manevi kýymetimizdir. Ne var ki bize onu þimdi israf etmeyi ve yok etmeyi tavsiye ediyorlar. Biz de  bu kýymeti savunmalý, dahada olgunlaþtýrmalý ve gelecek nesiller için muhafaza etmeliyiz. bunu baþarabilmek için de bütün gayretimizi toplamalýyýz.

 

[Домашняя] [РЎРёРјРІРѕР» веры] ["Богоискательство"] ["Вечный двигатель"] [Матрица сердца] [Магрифат] [Мактубат] [Накшбандия]

 [Качества суфия] [Краткий словарь] [РљРЅРёРіРё почтой] [Мазхабы] [Ханафитский мазхаб] [Таклид] [Посещение РјРѕРіРёР»] [Савап усопшим]